Ana içeriğin başı

Sıkça Sorulan Sorular

Yatırım Fonlarına dair sıkça sorulan soruların cevaplarına buradan ulaşabilirsiniz.

Yatırım fonu nedir? Ne tür yatırım fonları vardır?

Yatırım fonu, yatırımcıların paralarını katılma payları karşılığında bir havuzda toplayıp, bu parayı profesyonel yöneticilerin inançlı mülkiyet esaslarına ve belirli kurallara göre farklı varlıklara yatırdığı tüzel kişiliği bulunmayan mal varlığıdır.

Yatırım fonları, Portföy Yönetim Şirketleri tarafından içtüzük ile kurulan kolektif yatırım araçlarıdır.

Fon yöneticileri, piyasa araştırması yapar ve doğru zamanda doğru varlığa yatırım yapmaya çalışır.

  • Para piyasası fonları: Vadesi kısa para piyasası ve borçlanma araçlarına yatırım yapar. Riski düşüktür, likiditesi yüksektir.
  • Tahvil ve bono fonları: Devlet İç Borçlanma Senetleri, Özel Sektör Tahvilleri gibi sabit getirili menkul kıymetlere yatırım yapar. Getirileri daha istikrarlıdır ama uzun vadede getirileri hisse fonlarına göre daha düşük olabilir.
  • Hisse senedi fonları: Portföylerinin büyük kısmı borsada işlem gören hisselerden oluşur. Daha yüksek getiri potansiyeli taşır ama riskleri de daha fazladır.
  • Karma ve Değişken fonlar: Hem hisse hem tahvil gibi birden fazla varlık sınıfına yatırım yaparlar. Dengeli bir risk-getiri profili sunarlar.
  • Altın ve emtia fonları: Altın, gümüş gibi kıymetli madenlere yatırım yapar. Genelde ekonomik belirsizliklerde güvenli liman olarak tercih edilir.

Yatırım fonu seçerken kendi stratejimizi nasıl belirleyebiliriz ve nelere dikkat etmek gerekir?

Kendi stratejimizi belirlemek için birkaç sorunun yanıtlarını belirlemeliyiz;

  • Hangi hedef için yatırım yapıyorum?
  • Ne kadar süreyle bu paraya dokunmayabilirim?
  • Risk almaktan ne kadar rahatsız olurum?

Bu sorulara cevap verdikten sonra, riskimize ve hedefimize uygun araçlar seçerek bir strateji oluşturabiliriz. Bunları belirledikten sonra portföyünüzü oluşturmaya başlamadan önce de dikkat etmemiz gerekenler bazı hususular vardır. Bunlar;

  • Fonun stratejisi: Ne tür varlıklara yatırım yapıyor?
  • Yönetim ücreti: Fonun yöneticisine ödenen ücret düşük mü makul mü?
  • Fon yöneticisi: Tecrübeli mi, geçmiş performansı iyi mi?
  • Fonun geçmiş performansı: Özellikle kriz dönemlerinde nasıl performans göstermiş?
    Ayrıca fonun portföy dağılımı da bize ipucu verir. Çok aşırı riskli bir yapı varsa dikkat etmekte fayda var.

Ve son olarak: Fonun hedeflerimiz ve risk toleransımızla uyumlu olması çok önemli.

Fonlar aracılığı ile yatırıma yeni başlayan biri yatırım fonları arasında seçim yaparken hangilerini tercih etmeli?

Bu sorunun cevabı kişinin hedeflerine ve risk iştahına bağlı olsa da genel bir öneri şu şekilde verilebilir:

Genç yatırımcıların uzun vadeli bir yatırım perspektifi olduğu için, hisse senedi ağırlıklı fonlar bir başlangıç olabilir. Çünkü genç yaşta piyasa dalgalanmalarına dayanacak zamanımız olur.

Daha dengeli bir yaklaşım isteyenler için ise karma fonlar iyi bir alternatif olacaktır.

Örneğin portföyünde %70 hisse, %30 tahvil gibi dağılım yapan bir fon tercih edilebilir. Önemli olan, seçilen fonun risk profilinin yatırımcının psikolojisine uygun olmasıdır.

Burada verilen cevabın belli bir grup ya da kişilere yönelik olmadığını, dolayısıyla herkese uygun olmayabileceğini, yatırımcının kendi risk iştahı ve finansal hedeflerine göre değişebileceğini bilmenizde fayda vardır.

Portföy kurmanın avantajı nedir? Tek bir yatırım aracına odaklanmak mı daha mantıklı, yoksa portföy oluşturmak mı?

Portföy oluşturmak, riski dağıtmak açısından çok önemlidir. Tek bir yatırım aracına odaklanırsanız, tüm yumurtaları aynı sepete koymuş olursunuz. Eğer o yatırım zarar ederse tüm birikiminiz etkilenir.

Ama bir portföy oluşturursanız — mesela biraz hisse senedi, biraz tahvil, biraz altın fonu gibi — bir varlık sınıfı kötü performans gösterse bile diğerleri dengeleyebilir. Bu çeşitlendirme, uzun vadede hem riskinizi azaltır hem de daha istikrarlı bir getiri sağlayabilir.

Profesyoneller bile her zaman portföy kurarak ilerler. Bireysel yatırımcılar da mutlaka buna dikkat etmelidir.
Model portföy için tıklayınız.

Yatırımcılar fon portföylerini nasıl yönetmeli? Sık sık müdahale etmek doğru mu?

Yatırım yaptığınızda, portföyünüzü sürekli kontrol etmek yerine belirli periyotlarda — mesela üç ayda bir ya da altı ayda bir — gözden geçirmek yeterlidir.

Burada hedef şu olmalı:

  • Portföy dağılımı zamanla değişmişse (mesela hisseler çok yükselip ağırlığı artmışsa), tekrar eski orana çekmek.
  • Ama panikle al-sat yapmak değil!

Çünkü her işlemde hem maliyet oluşur hem de psikolojik yıpranma yaşanır.

Yeni başlayanlar için uzun vadeli düşünmek, düzenli katkı yapmak ve sabırlı olmak en doğru stratejidir. Her pozisyon değişikliği yeni bir risk içerir ve hata yapma şansınızı artırır. Özellikle yatırıma yeni başladıysanız bu konuda daha stabil olmanız daha iyi olacaktır.

Risk toleransı nasıl belirlenir? Risk ve getiri arasındaki denge nasıl kurulur?

Risk toleransı, tamamen kişisel bir konudur.

Şöyle düşünebiliriz: Eğer yatırımınız %20 değer kaybederse uykunuz kaçar mı? Yoksa “Uzun vade için normaldir” deyip rahat mı kalırsınız?

Risk toleransını belirlemek için şu soruları sorabiliriz:

  • Yatırımımın değer kaybetmesi beni ne kadar etkiler?
  • Ne kadar süre yatırım yapmayı planlıyorum?
  • Bu paraya kısa vadede ihtiyacım olacak mı?

En önemlisi herkesin kendine uygun risk seviyesinde kalmasıdır. Yatırım psikolojisi çok önemli çünkü panik yaparsanız hata yapabilirsiniz.

Risk ve getiri, bir terazinin iki kefesi gibidir. Birini artırırsanız diğerini de dengeli şekilde yönetmeniz gerekir.

Mesela bir devlet tahvili düşünelim. Getirisi düşük ama çok güvenlidir. Çünkü devletin borcunu ödememe riski çok düşüktür.

Öte yandan bir start-up şirketin hissesi çok yüksek getiri potansiyeline sahiptir ama aynı zamanda iflas riski de vardır.

Bu yüzden yatırım yaparken, "Ben bu yatırımı kaybetme riskine ne kadar dayanabilirim?" sorusunu kendimize sormalıyız.

Fonların getirilerini takip etmek için hangi göstergelere bakmalıyız?

Öncelikle fonun geçmiş performansı bir fikir verebilir ama asla tek başına karar kriteri olmamalıdır.

Şu göstergelere bakabiliriz:

  • Yıllık getiri oranı: Fonun yıllık bazda ne kadar kazandırdığı.
  • Volatilite: Fonun fiyatının ne kadar oynak olduğu.
  • Sharpe oranı: Getiriyi riskle kıyaslayan bir ölçü. Yüksek olması iyidir.

Ayrıca fonun hangi piyasa koşullarında nasıl performans gösterdiğine de bakmak önemli.

Yani sadece yüksek getiriye değil, o getirinin nasıl bir riskle geldiğine de dikkat etmeliyiz.

Yatırım fonlarından elde edilen kazançlar vergilendiriliyor mu?

Evet, Türkiye'de yatırım fonlarından elde edilen kazançlar belirli oranlarda vergilendiriliyor. Ancak bu tüm fonlar için geçerli değil.

Örneğin, para piyasası, altın, değişken fonlar gibi kategorilerde karınız üzerinden %17,5 oranında bir stopaj kesintisi yapılıyor ve siz ekstra bir vergi beyanı yapmak zorunda kalmıyorsunuz. Bu stopaj zaten getiri üzerinden otomatik kesildiği için yatırımcı açısından pratik bir yöntem.

Hisse senedi yoğun ibaresi geçen fonlarda ise stopaj %0. Ayrıca izahnamesinde %51 oranında hisse senedi bulundurma zorunluluğu olan değişken fonlarda da 1 yıl ve üzeri taşındığı takdirde %0 stopaj avantajı mevcut.

Menkul Kıymet Gelirlerinin Vergilendirilmesi detayı için tıklayınız.

Fon yöneticileri piyasa koşullarına göre portföy dağılımını nasıl değiştiriyorlar?

Fon yöneticileri sürekli finansal piyasaları, ekonomik verileri, merkez bankası politikalarını, şirket bilançolarını ve küresel gelişmeleri takip eder.

Örneğin:

  • Faiz artırımları bekleniyorsa hisse senedi ağırlığını azaltıp kısa vadeli borçlanma araçlarına geçebilirler.
  • Enflasyon yükseliyorsa altın gibi enflasyona dayanıklı varlıklara ağırlık verebilirler.
  • Resesyon beklentisi oluşursa daha defansif sektörlere yönelirler.

Bu aktif değişimler sayesinde hem riski azaltmaya hem de fırsatları değerlendirmeye çalışırlar. Özetle yatırım fonlarında fon yöneticisinin aldığı kararlar getiriyi önemli ölçüde etkileyebilir.

Hisse senedi fonu nedir, nasıl çalışır?

Hisse senedi fonu, yatırımcıların paralarını toplayıp bunu birçok farklı şirkete yatıran bir yatırım fonudur.

Bu fonlar genellikle %80-%90 gibi büyük bir kısmı hisse senetlerine yatırılmış portföyler oluştururlar. Zaten hisse senedi yoğun ibaresini aldıkları için portföylerinde ne olursa olsun en az %80 oranında hisse senedi taşımak zorundadırlar.

Fon yöneticileri, şirket seçimi yapar, portföyü dengeler ve piyasa koşullarına göre değişiklikler yapar. Bu da yatırımcıya çeşitlendirme ve profesyonel yönetim avantajı sağlar.

Özetlemek gerekirse; tek bir şirket seçmek yerine, onlarca farklı şirkete birden yatırım yapmış olursunuz.

HSBC Hisse Senedi Fonlarını incelemek için tıklayınız.

Hisse senedi fonlarının avantajları nelerdir?

Avantajları oldukça fazla:

  • Çeşitlendirme: Tek bir şirkete bağlı kalmadan birçok şirkete yatırım yapmış olursunuz. Bu riskleri ciddi şekilde azaltır.
  • Profesyonel Yönetim: Fon yöneticileri piyasaları sürekli analiz eder ve stratejik kararlar alır.
  • Zaman Tasarrufu: Siz şirket seçmek, bilanço okumak, sektör analizi yapmak zorunda kalmazsınız.
  • Kolay Erişim: Küçük tutarlarla bile yatırım yapılabilir. Yani 100-200 TL ile bile hisse senedi fonlarına yatırım yaparak borsada yerinizi alabilirsiniz.

Altın fonları nasıl çalışır? Altın almak yerine altın fonuna yatırım yapmanın mantığı nedir?

Altın fonları, yatırımcıların doğrudan fiziksel altın almak yerine, altın ve altına dayalı finansal araçlara yatırım yapmalarını sağlar.

Bu fonlar altına dayalı yatarım araçlarına ya da doğrudan külçe altına yatırım yapar.

Altın almak yerine altın fonuna yatırım yapmanın birkaç avantajı var:

  • Öncelikle fiziksel altını saklamak, güvenliğini sağlamak gibi dertler ortadan kalkar.
  • Altın alım-satımında oluşan fiziki işlem maliyetleri veya kayıp riski yoktur.
  • Küçük miktarlarla bile yatırım yapılabilir.
  • Fonlar genellikle şeffaf ve kolay alınıp satılabilir.

Özetle daha pratik, daha güvenli ve likit bir çözüm sunarlar.

HSBC Portföy'ün yönettiği altın fonu, doğrudan altın fiyatlarına endeksli yatırım yapıyor.

Bu fon, yatırımcılara altın piyasasındaki fiyat hareketlerinden yararlanma imkânı sunarken aynı zamanda likidite ve güvenlik sağlar. Yani altın almak için kuyumcu kuyumcu gezmenize gerek kalmaz. Ayrıca küçük birikimlerle bile yatırım yapılabildiği için genç yatırımcılar için de çok ulaşılabilir bir alternatiftir. Uzun vadede enflasyona karşı koruma sağlamak, portföyü çeşitlendirmek ve ekonomik belirsizliklere karşı önlem almak isteyenler için HSBC'nin altın fonu gibi ürünler oldukça akıllıca tercihler olabilir. Burada verilen cevabın belli bir grup ya da kişilere yönelik olmadığını, yönelik olmadığını, dolayısıyla herkese uygun olmayabileceğin, yatırımcının kendi risk iştahı ve finansal hedeflerine göre değişebileceğini bilmenizde fayda vardır.

HSBC Altın Fonunu incelemek için tıklayınız.

Değişken fon nedir? Değişken fonların avantajları neler?

Değişken fonlar, portföylerinde belirli bir varlık dağılımı hedefi olmayan, piyasa koşullarına göre esnek bir şekilde hisse senedi, tahvil, emtia gibi farklı varlıklar arasında geçiş yapabilen fonlardır. Yani sabit bir yatırım politikasına bağlı kalmazlar.

Değişken fonlarda yöneticiler piyasayı sürekli takip edip, portföyü dinamik şekilde yönetirler.

Yani pasif olarak bir endeksi takip etmek yerine, aktif kararlar alarak fırsatları kovalarlar veya risklerden kaçınırlar.

Mesela bir değişken fon yöneticisi, hisse senetlerinin çok pahalı hale geldiğini düşünüyorsa hisse senedi oranını azaltıp, tahvil ya da nakit pozisyonunu artırabilir.

Piyasada fırsat gördüğünde ise tekrar agresif şekilde hisse senedi ağırlığını artırabilir.

Bu aktif yaklaşım, hem daha yüksek getiri arayışı sağlar hem de kayıpları sınırlamak için fırsat verir. Ama hisse senedi fon yöneticisi hisse senedi piyasasında durum ne olursa olsun portföyünde en az %80 ağırlıkta hisse senedi bulundurmak zorundadır.

Değişken fonların birçok önemli avantajı var:

  • Piyasa Koşullarına Hızlı Uyum: Fon yöneticileri hızlı pozisyon değişiklikleriyle piyasa dalgalanmalarına anında tepki verebilir.
  • Risk Yönetimi: Riskli dönemlerde defansif pozisyon alabilirler, böylece büyük kayıpların önüne geçebilirler.
  • Fırsat Yaratma: Piyasa düştüğünde düşük fiyatlardan alım yaparak daha iyi uzun vadeli pozisyonlar yakalayabilirler.
  • Esneklik: Hisse, tahvil, altın gibi birçok varlık arasında geçiş yapabildikleri için yatırımcıya tek bir fonla çeşitlendirilmiş bir portföy sunarlar.
    Özetle, değişken fonlar hem koruma hem de fırsat yakalama amacıyla mükemmel bir araç olabilir.

HSBC Değişken Fonlarını incelemek için tıklayınız.

Değişken fonlar piyasa dalgalanmalarına karşı nasıl bir strateji izliyor?

Değişken fonlar genellikle piyasa düşüşlerinde daha koruyucu stratejilere geçiş yapar:

  • Hisse senedi oranını azaltırlar.
  • Daha fazla tahvil ya da nakit pozisyonuna geçerler.
  • Altın veya döviz gibi koruyucu varlıklara yatırım yapabilirler.

Piyasa koşulları düzelmeye başladığında ise tekrar riskli varlıklara geçiş yaparlar.

Bu şekilde dalgalanmalardan kaynaklanan zararları azaltıp, toparlanma dönemlerinden daha fazla faydalanmayı hedeflerler.

Aslında bu esneklik, değişken fonların en güçlü özelliğidir.

Yabancı piyasalara yatırım yapmanın avantajları ve dezavantajları neler?

Avantajları:

Çeşitlendirme: Sadece Türkiye piyasalarına bağlı kalmadan farklı ülke ve sektörlerde yatırım yapmak riskleri dağıtır.

Farklı Büyüme Fırsatları: Mesela ABD'deki teknoloji şirketleri, Avrupa'daki sağlık sektörü veya Asya'daki gelişmekte olan pazarlar gibi alanlarda daha hızlı büyüme potansiyeli bulabilirsiniz.

Döviz Geliri: Yabancı yatırımlar sayesinde portföyünüz döviz cinsinden de gelir sağlayabilir.

Dezavantajlar:

Döviz Kuru Riski: TL'nin değer kazanması durumunda yabancı para cinsi yatırımınızın getirisi TL olarak azalabilir.

Vergi ve İşlem Maliyetleri: Bazı yabancı yatırımlarda ekstra vergi veya işlem maliyetleri çıkabilir.

Piyasa Bilgisizliği: Yurt dışı piyasaları tanımak zaman alabilir. Yanlış bilgilere dayanarak yatırım yaparsanız risk artar.

HSBC Portföy'ün Yabancı varlık içeren fonlarını incelemek için tıklayınız.

Tematik yatırım nedir? Tematik fonların avantajları neler?

Tematik yatırım, klasik sektör bazlı yatırım yapmaktan farklı olarak, geleceğin belirli bir trendine, sektöre ya da temaya odaklanan bir yatırım yaklaşımıdır.

Örneğin; yapay zeka, yenilenebilir enerji, sağlık teknolojileri veya robotik gibi spesifik alanlar birer yatırım temasıdır.

Neden popüler oldu? Çünkü artık yatırımcılar sadece hangi şirketlerin bugün iyi olduğunu değil, hangi trendlerin geleceği şekillendireceğini düşünerek yatırım yapmak istiyor.

Böylece uzun vadede büyük büyüme potansiyeli olan alanlara erkenden yatırım yaparak daha yüksek getiri elde etme fırsatı yakalayabiliyorlar.

Tematik fonların avantajları şunlar:

  • Yüksek Büyüme Potansiyeli: Geleceğin büyük trendlerine odaklandıkları için uzun vadede çok yüksek kazanç fırsatları sunabilirler.
  • Çeşitlendirme: Tek bir şirkete bağlı kalmadan, aynı temada farklı şirketlere yatırım yaparak riski azaltırlar.
  • Basitlik: Karmaşık analizler yapmak yerine, tek bir yatırım aracı ile bir temaya maruz kalabilirsiniz.
  • Uzmanlık: Profesyonel yöneticiler doğru şirketleri seçer ve portföyü dengeler. Yani hem geleceğe yatırım yapmış olursunuz hem de bunu daha güvenli ve profesyonel bir çerçevede gerçekleştirirsiniz.

HSBC Tematik Fonlarını incelemek için tıklayınız.

Sürdürülebilirlik ve yeşil enerji gibi temalar uzun vadede iyi bir yatırım fırsatı sunuyor mu?

Kesinlikle evet.

Sürdürülebilirlik ve yeşil enerji, sadece kısa vadeli trendler değil, önümüzdeki 20-30 yılın en güçlü ekonomik dönüşümlerinden biri olacak.

Dünya genelinde hükümetler karbon salımını azaltma hedefleri koyuyor, şirketler sürdürülebilirlik raporları yayınlıyor, tüketici tercihleri de bu yönde değişiyor. Bu da bu alanda faaliyet gösteren şirketlerin uzun vadede ciddi büyüme potansiyeline sahip olacağı anlamına geliyor.

Dolayısıyla bu tür temalara yatırım yapmak, hem sosyal olarak olumlu bir etki yaratmak hem de finansal olarak güçlü bir büyümeden faydalanmak anlamına geliyor.